12 Aralık 2007 Çarşamba

Zararlı alışkanlıkların kullanımın yaş ortalamasını sınırlandırmak veya önlemek için ilçemizde neler yapabiliriz?

Zararlı alışkanlıkların kullanımın yaş ortalamasını sınırlandırmak veya önlemek için ilçemizde neler yapabiliriz?
Kötü alışkanlıkların, hafızayı zayıflatmadan beyin hasarı ve zekâ geriliğine; suç işlemeye teş. vik ve tahrikten kalb hastalıklarına; vücudun ısı ayarını bozmadan, böbrektaşı teşekkülüne; devlet bütçesine yük olmadan intiharlara; işi terkten trafik kazalarına; kansere kadar varan mide rahatsızlıklarından sakat doğumlara; ahlâki dejenerasyonlardan, hallüsinasyonlara hatta zehirlenip ölmeye kadar çok çeşitli zararlara sebeb olduğu bu gün için tecrübe ve araştırmalarla ortaya konmuştur. Dert meydandadır, fakat çare olarak sathî müdâhelelerin hiçbir değeri yoktur. İnsan benliğinin derinlikleri keşfedilmeden, gerçek yapısının mâhiyeti kavranmadan ona saadet temin edecek bir müdâhele mümkün olmadığına göre her halde çaresini de "yapan, yaratan daha iyi bilir" prensibinde bulacağız.

İnsanoğlu tarafından milattan çok önceki senelerden beri bilinmesine rağmen; son zamanlarda bütün dünyayı iyice kıskacı içine almaya başlayan bir alışkanlık vardır: Keyif verici madde kullanma iptilası... Sigaradan içkiye, ondan da uyuşturuculara kadar uzanan bu zehir zincirine bağlananların sayısı, her geçen gün biraz daha artmaktadır.

Bunlardan en masumu görünen sigara içme alışkanlığı; çoğu zaman delikanlılık devresine henüz girmekte olanlarda; istiklâllerini ifade etme, şahsiyetlerini bulma, çocukluktan kurtulmuş olduklarını ispatlama gibi arzularla başlamakta ve giderek önüne geçilmez bir tutku halini almaktadır. Yetişkin kimseler ise, ihtiva ettiği bazı maddelerin, bilhassa nikotinin sakinleştirici bir tesiri olduğunu sanmaktadırlar. Halbuki, bu maddelerin sakinleştirici hiçbir hususiyetleri bulunmamakta, aksine dolaşım sistemine anormal şekilde uyarıcı tesir icra etmektedirler. Araştırmalar normal bir kimsede tek bir sigaranın dahi atardamar basıncını ve kalbin atım sayısını büyük nisbette artırdığını göstermektedir. Elektrokardiyografik tetkikler de sigara içen şahısların kablerinin çalışmasında bozukluklar olduğunu ortaya koymuştur. Sigara solunum sisteminde de kronik bronşite ve bunun çok uzun sürmesiyle veya başka yollarla akciğer kanserine yolaçabilmektedir. Akciğer kanseri tehlikesi sigara içenlerde, içmeyenlerden 12 defa daha yüksektir. Yakın zamanlarda Maryland Johns Hopkins Üniversitesi'nde yapılan bir tecrübede de sigara dumanında bulunan karbon-monoksitin öğrenmeyi geciktirip hafızayı zayıflattığı gösterilmiştir. Sigaranın direkt ve indirekt yollarla sindirim sisteminden, saç ve deriye kadar bütün vücut yapılarına zarar verdiği bugün artık kesinleşmiş hususlardandır.

İlim adamları manevi tatminsizlik, gösteriş ve taklitçilik, iki kültür arasında bocalama gibi faktörlerin sigarayla beraber, içki ve uyuşturucu madde kullanma alışkanlığını da artırıcı rol oynadığını ifade etmektedirler. Dünya sağlık teşkilatının tarifine göre alkolizm tabiri, mânâsı, geniş bir terim olup, alkollü içkilerin, çok küçük miktarlarla alımından; içenin, etrafına zarar vermesine yolaçabilecek miktarda fazla kullanımına kadar bütün halleri ihtiva etmektedir. Son zamanlarda az miktarda içki içmenin faydalı olabileceğini iddia edenler de bulunmaktadır. Prof. Dr. Rasim Adasal, "Ruh Hastalıkları" adlı kitabında: "İçkinin az miktarı bile, normal hallerde suç işletici motivi bastıran ahlâkî mânileri kaldırabilir ve şahsa cürüm işleme cesareti verebilir. Suçlular, içkisiz olduklarında aynı suçu işleme cesaretini gösterememektedirler" demiştir.

İsveçli ilim adamı Leonard Goldberg, "Birinci Milletlerarası Alkol ve Trafik Kongresi"nde yaptığı son derece âlâka çekici bir tebliğde, 37 kişilik tecrübeli bir şoför grubundan aldığı şu neticeyi bildirmiştir: % 4 nisbetinde alkol ihtiva eden biradan 3 şişe içmek, en usta şoförlerin dahi vasıta kullanma kabiliyetini % 30 nisbetinde azaltmaktadır. Küçük miktarlarda içkinin kalbe ve damarlara iyi tesirleri olacağı iddiasını ele alan araştırıcılar, çok az nis-bette alkol ihtiva eden içkilerin içilmesi halinde bile, hususi bir kalb kası hastalığının (kardiyomyopati) oluşabildiğini ve neticede kalbin iş göremez hale gelebildiğini göstermişlerdir. Bilhassa son senelerde, biraya yaygın olarak kobalt katılması neticesi bu kardiyomyopati daha da öldürücü bir hal almıştır. Larson ve diğer bazı araştırıcılar da bira ve diğer alkollü içkilerin oksijen azlığı neticesi myokard enfarktüsünü, ihtiva ettikleri formaldehit sebebiyle de geri çevrilmesi imkansız beyin hasarına yolaçtığını göstermişlerdir.

Prof. Dr. Rasim Adasal, alkolün ihtiva ettiği hiçbir madde adele fonksiyonunda kullanılamadığı için, içkinin temin ettiği kalorinin lüzumsuz, hatta zararlı olduğunu açıklamıştır. Sidney Kaye ise, biranın az alkol ihtiva ettiği ve dolayısıyla az zarar verdiği şeklindeki inancın yanlış olduğunu, biranın da insan sağlığı için bütün diğer yüksek, alkollü içkiler gibi zararlı olduğunu söyler. Kaye'e göre içkinin insanı ısıttığı, dolayısıyla soğuk havalarda faydalı olduğu iddiası da ilim dışıdır. Sidney Kaye alkol alımı ile başlangıçta kısa ve geçici bir süre ısınma olduktan sonra ısı ayar merkezinin alkol tarafından felç edileceğini ve vücutta ısı istihsalinin tamamen bozulacağını ifade etmiştir. Biranın böbreklerinde taş olanlara faydalı olacağı şeklindeki iddialarla ilgili olarak da Prof. Dr. İhsan Günalp, bu iddianın tamamen yanlış olduğunu, tam aksine alkolün böbrek taşı teşekkülünde rolü olduğunu, hele böbreklerinde zaten taş olanların ise içkinin her türlüsünden kesinlikle kaçınmaları icabettiğini söyler.

Alkol kullananlar, devlete ağır bir iktisadî kayıp verdirmektedirler. Meselâ, İngiltere'de 10.000 alkolik hiçbir işte çalışamamaları sebebiyle hükümete her yıl 3 milyar liralık bir mali külfet yüklemektedirler. Yine İngiltere'de alkollü içki reklamı için senede 10 milyar lira harcanmakta olduğu ve bunca masrafla sürümü artırılan içkileri kullananlar arasında ölümle neticelenen 1200 kaza ve 50.000 yaralanma vak'ası meydana geldiği ve ayrıca her 190 alkolikten sekizinin alkolün vücutlarında yaptığı tahribatla hayatını kaybettiği ortaya çıkarılmıştır. Prof. Ziyalar: "6,5 milyon nüfuslu İsveç'i 2,5 milyon insan çalışarak geçindirmektedir. Geri kalan 4 milyon ise alkoliktir ve çalışamayacak durumdadır" der.

Dünyanın çeşitli ülkelerindeki hastanelere akseden intihar teşebbüslerinde de alkolün rolü oldukça mühimdir. Nitekim meşhur araştırıcılardan Moore 1195 vak'alık bir serideki şahısların % 17,1'inin alkol kullanma alışkanlığında olduğunu tesbit etmiştir. Schmid ve Robinise toplam intihar vak'alarının % 13'ünün alkole dayandığını hesaplamışlardır.

Alkol kullanma alışkanlığı çeşitli suçların işlenmesini de büyük ölçüde artırmaktadır.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kürsüsünün alkol kullanan bir grup şahıs üzerinde yaptığı bir araştırmada, bu kimselerin % 60'ının alkole bağlı olarak bazı günler işe gidemedikleri ve bunlardan % 21'inin içki içtikleri için işten kovuldukları anlaşılmıştır. Anket grubunun % 9'u içki parası bulabilmek için ev eşyalarını sattıklarını veya rehin bıraktıklarını itiraf etmiştir. Grubu teşkil eden şahısların % 50'sinin içki sebebiyle aileleriyle sık sık kavga etmekte olduğu, % 37'sininse hayatlarında hiç değilse en az bir defa yaya olarak trafik kazası geçirdiği ortaya çıkarılmıştır.

Dünya çapında yapılan istatistikler de trafik kazalarının 1/3'üne alkolün sebep olduğunu, ölümle biten yüz kazadan 46'sında şoförlerden birinin içkili bulunduğunu göstermiştir.

Sadece 1965 yılı içinde ABD'de alkolden kaynaklanan suçlar yüzünden 1.535.000 kişi tutuklanmıştır.

Son araştırmaların ışığında alkolün insan vücuduna verdiği zararların adeta saymakla bitirilemeyecek kadar fazla olduğu görülmüştür. Alkolün karaciğer ve beyin hücrelerine doğrudan, diğer organ ve sistemlere de dolaylı yoldan - yemek borusu ve mide iltihab ve kanserleri, mide ülseri, pankreas iltihabı, ruhî hastalıklar (korsalof psikozu, vvernicke hallüsinozu, delirium tremens, vs.) - şeklinde zararları olduğu artık kesinlik kazanmıştır.

Yeni araştırmalarda alkolün kadın yumurtalığındaki henüz olgunlaşmamış yumurtalarla, erkeklerde testislerde teşekkül etmekte olan spermleri dejenere ederek, kromozom anormalliklerine sebep olduğu da ortaya çıkarılmıştır. Böylece alkol kullanan annelerin yavrularına, sadece gebelik esnasında alınan alkolün değil, gebelikten önce alınan alkolün de tesir ederek sakat doğumlara ve gelecek nesilde bozukluklara yolaçacağı ispatlanmıştır.

Maddeciliğin insanlığı boğacak seviyede yaygınlaştığı çağımızda, malın ve mülkün duyuramadığı insanlar büyük ölçüde uyuşturucudan medet umar hale gelmiştir. Meselâ maddi her imkânının bulunduğu ABD'de insanların bir çoğu uyuşturucu madde kullanmaktadır. Hem de birçok u-yuşturucu çeşidi arasından sadece mariyvana'yı 24 milyona yakın Amerika'lının kullandığı tesbit edilmiştir. 1977 yılında ABD'de Nahas orta dereceli okul öğrencilerinin % 53'ünün esrar kullandığını ortaya çıkarmıştır.

Avrupa Konseyi Halk Sağlığı bölümünün verdiği istatistiklere göre İngiltere'de 3 milyon kişi esrar kullanma alışkanlığındadır.

Prof. Dr. Ayhan Songar 1974'de ABD'de kliniklere 6 milyon eroinmanın müracat ettiğini ve ABD'de tabii ve sentetik uyuşturucu madde kullananların toplam sayısının 55 milyon olduğunu ifade eder. Vietnam'da savaşan 60.000 Amerikan askerinin uyuşturucu müptelası olduğu Amerikan Kongresinde açıklanmıştır. Maddi imkânlarla tatmin olamayan ve huzursuzluktan rahat uyku bile uyu-yamayan ABD halkı, sadece 1971 senesi içinde 10 ton uyku ilacı kullanmıştır.

Uyuşturucu madde kullanımının neticeleri çok korkunç olmaktadır, İngiltere'de 1965 yılında sadece barbiturad grubu ilâç alma alışkanlığında olanlardan 1490 kişi intihar etmiştir.

Uyuşturucu kullananlarda, bilhassa kokain müptelalarında ruhî bozukluklar olurken, bu kimselerde ahlâkî dejenerasyon da görülmektedir. Bunlarda çeşitli hallüsinas-yonlar ortaya çıkmakta, yani bu şahıslar gerçekte olmayan şeyleri görmekte ve sesleri işitmektedirler. Meselâ bazıları derileri altında kurtlar dolaşıyormuş gibi bir duyguya kapıldıklarından, ellerine geçirdikleri iğne, makas ve bıçaklarla derilerini delik deşik ederek gerçekte mevcut bulunmayan bu kurtlan öldürmeye çalışmaktadırlar. Bazıları da etraflarındaki kimselerin kendilerine düşmanlık yapacağı ve kendilerine komplolar hazırlandığını sanarak; bu hayali düşmanın teşebbüslerine reaksiyon gösterebilirler. Uyuşturucu açlığına kapılanlar aşırı derecede ihtiyaç duydukları bu maddeyi temin için akla hayale gelebilecek her türlü çareye hiç düşünmeden müracaat edebilirler. Fazla miktarda alınan uyuşturucular zehirlemek suretiyle şahsın ölümüne yolaçabilir.

Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanma alışkanlıklarına karşı mücadelede eğitim, sağlık ve emniyet teşkilatlarının ciddî işbirliğine ihtiyaç vardır.

Eğitim plânlayıcıları ilk olarak topye-kün bütün halkın iradelerini güçlendirme ve onları manevî tatmine kavuşturma yolunda gerekenleri yapma hazırlığına koyulmalıdırlar. Alkolizme ve toksikomaniye İslâm ülkelerinde oldukça az oranda rastlanışı, inancın bu hususta müsbet tesirini göstermektedir. Türkiye'nin haşhaş istihsalinde baş sıralarda yer almasına rağmen, yurdumuzda 1969 istatistiklerine göre esrar kullanan sadece 1603 kişi olması da buna müşahhas bir misaldir.

Bu maddelerin reklamlarının yasaklanması, uyuşturucu kullanmada yayılma odaklan olan bar, diskotek gibi yerlerle mücadele edilmesi, neşriyat ve tanıtma faaliyetleriyle zararlarının anlatılması; bu zararlı maddelerin pençesine düşmüş olanların tedavisi için hususî kliniklerin açılması, bunların cemiyete kazandırılabilmeleri için eğitim proğramlarının tatbike konması ve kaynaklarla mücadele ilk müracaat edilecek tedbirler olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı aşağıdan yorumlama biçimi yazan yerden Anonim'i seçip yazabilirsiniz ;)