Bu paşamızın hayatını bir türkü bulamadım ya bende bir savaşta yaptıkları askerlere yaptıgı konuşmalar gibi o tür şeyleri sizinle paylaşmak istedim. Ferruh paşa ile ilgi çok az yazı olması internette bizi üzdü umarım işinize yarar hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum ama yinede karar sizin .
Ferruh paşanın Yaptıkları
Yer; Taşçılar köyü cenup sırtları
Savaşan Ordular; Bilecik Ulusal Cephe Kuvvetleri ve Bilecik Çimento Fabrikası birlikleri.
Savaşın gelişimi;
Çukurören, Beyce, Taşçılar gözetleme kulelerindeki ulaklar, bir grup düşman hafiyesinin bölgede araştırma yaptığını, hüsnüniyetli olmadıklarını anladıklarını, acilen 'kalk' borusunun çalması ve kuvvetlerinin teyakkuza geçmesi gerektiğini bildirirler.
Ulakların güvercinlerle gönderdiği bu yıldırım haber üzerine, Ferruh Paşa Komutasındaki, Bilecik Ulusal Cephe Kuvvetlerinin subay takımı toplanır. Karargah olarak seçilen Çukurören Köy Kıraathanesi'nde, ahalinin de desteğinin alınması ve lojistikte sorun yaşanması için nümayişvari bir toplantı tertip eğlenir.
Aynı zamanda Bilecik Müdafaa-i Çevre Cemiyeti Rüesalığını da yürüten Ferruh Paşa, kendisini, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yerine koyar. Ulusal bir rol bürünen Ferruh Paşa, ateşli bir konuşma da yapar. Savaşı başlatmakta çok geç kalındığını, düşman kuvvetlerinin, işbirlikçi devlet güçleri ile birlikte mübarek ve mücella Taşçılar Köyü'nü işgal edeceğini, bu zillete karşı mücadelenin bir cihat mesabesinde olduğunu haykırarak; "Bilecik'in Kurtuluş Savaşı'nı başlatıyorum" der.
Ferruh Paşa'nın bu ateşli konuşması ahaliyi de galeyana getirir.
Kıraathane'nin arka köşelerinde oturan ve saçı sakalı ağarmış piri fani yaşlı amca, gözyaşları içinde Ferruh Paşa'nın konuşmasını ayakta alkışladı. Kurtuluş Savaşı'nda Yunan'ı İzmir'de denize döken yaşlı amcanın gözyaşları toprağa düştü ve milli bir direnişin tohumlarını yeşertti. Hasta adam ayağa kalmıştı, bir millet uyanıyordu, bir kurtuluş mücadelesi başlıyor, yediden yetmişe herkes 'varlığını Taşçılar'ın varlığına armağan etmeye' hazırlanıyordu. Çukurören tarihin dönüm noktasına şahit oluyor, zaman susuyor, fezanın derinliklerinde destansı bir mücadelenin sessiz çığlıkları yankılanıyordu. Meleği alanın sakinleri bile imreniyordu belki de.
Bilecik'in işgali ve bu işgale karşı verilen destansı mücadele, maşeri vicdanda geniş yankı bulmuştu. Ulusal Kahraman Ferruh Paşa, Çukurören'den Mercedes marka kara taşıtıyla, alkışlar ve gözyaşları içerisinde uğurlanırken, Bilecik'te de Müdafaa-i Çevre Cemiyeti ise Pelitözü girişinde aynı aşk ve şevkle karşılama töreni düzenlediler.
Düşman cephesi, yani çimento ahalisi ise, sessiz ve derinden gidiyor, masa başında işleri bitirmeye çalışıyordu.
Tarihin ilk ve son defa şahit olacağı bir soğuk savaş ve sinir harbi yaşanıyordu.
Bilecik Ulusal Cephe Kuvvetleri, bazı devlet memurlarını işbirlikçilikle suçluyor; "Onlar yarın çekip gidecek, yine burada biz yaşayacağız" diye haykırıyorlardı.
Ahali şaşkındı. Çukurören'deki 'ulusal ruh' Bilecik sath-ı mailine yayılmamış, hilaf-ı hakikat sesler çıkmaya başlamıştı. İşbirlikçilerin sayısı her geçen gün artıyor, savaşta dengeler değişiyordu.
Ulusal Cephe'nin beklediği yardımcı kuvvetler de hala gelmemişti.
Yaz demeden, kış demeden savaşan Ulusal Cephe Kuvvetleri, geri çekilmek zorunda kaldı ve Bilecik I. Kurtuluş Savaşı'nı kaybetti. Garp Cephesi düştü, düşman topraklarımızı ele geçirmişti.
Zafer çığlıkları atmak için bekleyen Müdafaa-i Çevre Cemiyeti murahhas üyeleri mateme büründü, hüzün türküleri söylemeye başladı.
Bu savaşın acısı dinmemişti ki, bu sefer de bir başka düşman kuvvetinin Gölpazarı cenahından Türkmen Köyü'ne çıkarma yaptığı duyuldu. Hem de kuvvetler İngiliz kuvvetleriydi. Bilecik bu sefer de Şark Cephesi'nden işgal ediliyordu. Cerideler işgalle ilgili haber ve ilanlarla doluydu. 2. Bilecik'in Kurtuluş Savaşı başlamalıydı.
Ancak, o da ne! Bilecik Ulusal Cephe Kuvvetleri'nden ses çıkmıyordu. Ulusal Kahraman Ferruh Paşa ve silah arkadaşlarının irabda mahalleri yoktu. Onların sessizliği, halktaki ulusalcılık erincini de yerile yeksan etmişti. Ulusal Cephenin sukutu, ulusu da sukut-u hayale uğratmıştı.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı aşağıdan yorumlama biçimi yazan yerden Anonim'i seçip yazabilirsiniz ;)