15 Aralık 2007 Cumartesi

siyasi haklar siyasi haklarımız nelerdir

SİYASİ HAKLARımız nelerdir diye hiç merak ettinizmi işte aşagıda başlıklar altında sıralardıgımız bu maddeleri okuyup bilgi sahibi olabilirsiniz.


Anayasanın 'temel haklar’ kısmında belirtilen 'siyasi haklar'

-seçme hakkı.
-seçilme hakkı,
-halkoylamasına katılma hakkı,
-bağımsız olarak siyasi faaliyette bulunma hakkı,
-bir siyasi parti içinde siyası faaliyette bulunma hakkı,
-bir siyasi parti kurma hakkı,
-bir siyasi partiye girme hakkı,
-siyası partiden ayrılma hakkı olarak düzlenmiştir.
A. Seçme Hakkı

Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği gibi, bu temel haklan yok etmeye yönelik olarak kötüye kullanılamayacağını belirterek "bu hakların" önemi, gerekliliği anayasamızda belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi kararlar, ile örnekleyelim;
a-Anayasa Mahkemesi bir kararında, 1953 yılında çıkarılan ve Abana ilçe merkezinin Abana'dan kaldırılarak Bozkurt' a nakline dair kanunu seçme hakkı yönünden incelemeye almıştır. ( iptal davası üzerine) Seçimlerin serbestliğini doğrudan veya dolaylı olarak bozmaya elverişli bulunan veya bozmak amacıyla konulmuş bütün kuralların anayasaya aykırı olacağını belirtmiştir. Bu davada; ortada ilçe merkezinin değiştirilmesini gerektiren anayasaya uygun bir neden bulunmadığı, TBMM görüşmeleri sırasında bu yasanın yalnızca Abana lıların muhalefet partisine oy verdiklerinden cezalandırmak amacı ile teklif edildiği ileri sürülmesi üzerinde önemle durmuştur.

Bu kanunun kabulü ile seçimde vatandaşların serbestçe oy kullanmalarının sınırlandırılması ve sonraki seçimler bakımından vatandaşın etki altında bırakılması yoluna gidildiği veya böyle bir amaç olmadığı düşünülse bile, bu kanun yüzünden vatandaşlar üzerinde bir korkunun vatandaşlar üzerinde seçim propagandasında ileri sürülmesi ve seçim serbestliğinin rahatlıkla etkilenebileceğini kabul ederek kanunu anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.

b-Anayasa Mahkemesi bir başka kararında, 1036 sayılı kanunla getirilen; bir seçim bölgesinde milletvekili seçtirecek kadar oy alamayan siyasi parti ve bağımsız adayların aldıkları oyların, barajı aşan partilere paylaştırılacağı yönündeki hükmü iptal davası üzerine incelemeye almıştır.

Kanunun, seçimin doğal sonucuna suni bir engel yaratarak müdahale ettiğini, bir kısım oyların seçme ve seçilme haklan bir yana itilmektedir diyerek, her oyun bir milletvekili çıkarmasının düşünülemeyeceği belirtilmiştir.

Kullanılan oyların siyasi partiler ve bağımsız adaylar arasındaki dağılışına göre bir oyun etkisini ve sonucunu oy sahibinin tutumu ve öteki karşı oylann etkilen belli edeceğinden kimi oyların milletvekili çıkarmaması olağandır.

Serbest oy ilkesine göre yapılan seçim, seçmenin oyunu baskıya yasadışı bir müdahaleye uğramadan kullanabildiği bir seçimdir. Ancak bir eylemin serbest oy ilkesini zedelemesi için baskının mutlaka fiili ve maddi olması gerekmez. Serbestlik ilkesi aynı zamanda seçmen iradesine dolaylı yollardan müdahalede bulunacak veya etki yapacak bir engel ve önlemin seçmen karşısına çıkarılmamasını da zorunlu kılar.

Kanunda, seçmene kendisiyle aynı doğrultuda kullanılan oyların belli bir sayıyı doldurmaması halinde bu oyların tümünün nazara alınamayacağını önceden bildirmekte ve seçmen daha başlangıçta bir ruhi baskı altına ve tereddüt içine düşmektedir.Bu müdahale kanunun içinde olan haksız bir müdahaledir denilerek seçim sonuçlarını yapay bir değişikliğe uğrattığı nedenle 'seçilme' hakkına aykırılığı nedeniyle iptal edilmesine karar verilmiştir.

c- Seçim döneminde siyasi partilere radyo ve televizyonlardan parasız propagandanın yanında, paralı propaganda imkanı tanıyan 3330 sayılı kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.(4)

Propagandanın amacı, siyasi partiler yönünden kendilerini en iyi biçimde tanıtarak olabildiğince çok seçmenin oyunu almak, vatandaşlar yönünden, oyunu serbestçe ve en uygun biçimde kullanabilmesine olanak sağlayacak bilgilerle donatılmasıdır.

Radyo ve televizyonlardan eşit yararlanma hakkı, kişilere siyasi görüşlerini olabildiğince objektif ölçü içinde yansıtılmasını, partilere ise toplumlardaki ağırlıklarına göre orantılı olarak seslerini duyurma olanağının sağlanmasına yabancı olan "para” öğesi bağdaşmaz. Parası ödenerek yapılacak propagandanın ayrıca görüntülü yapılabilmesi de düşünülürse ' parası daha çok'partilerin faydalanma olanağı artmaktadır. Bu ise siyasi partilerin devlet hizmetlerinden eşit yararlanacağı ilkesine aykırı olduğu, kamuoyunun serbestçe oluşumunu da engellemektedir. Kamuoyu oluşturma da para' nın etkili bir araç olarak kullanılmasının ve bunun yasa kuralı haline getirilmesinin anayasal dayanağı yoktur diyerek anayasaya aykırı bulmuştur.

d- Ara seçimlerde, tören yasaklarının seçim çevresiyle sınırlı olması kanun maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.

Anayasa Mahkemesi kararında, seçim çevresi dışında yapılan iş ve hizmetlerin basın organlarında yansıtılıp iletilmesi ile seçim çevresindeki vatandaşların etkilenmemesi olanaksızdır, diyerek tek taraflı faydalanmayı getireceğinden. kamuoyunun serbest oluşumunu gerektiren kurallara ve Anayasaya aykırı bulmuştur.

e- 1987 yılında çıkarılan bir kanunla, milletvekili genel seçimi adaylığı için önseçim yapılmayacağı, seçim kurallarının yönetim ve denetimi dışında siyasi parti organlarınca belirleneceği kuralı getirilmiş ve iptali için Anayasa Mahkemesine götürülmüştür.Anayasa Mahkemesi kararında, önseçimin yasaklanmasının vatandaşın oy hakkını olumsuz etkileyeceğini, seçmenin siyası partiyle birlikte temsilcisini de seçmenin 'seçme' hakkını kısıtlayacağını, demokratik olmayan yöntemle seçilmiş adaylara oy vermek zorundu bırakılmanın oy hakkını zedeleyeceği belirtmiştir.

Milletvekili seçmenin ilk koşulunun adayları seçmek olması nedeniyle önseçimi yasaklayan kural seçme hakkına ve seçilme hakkına açık aykırılık oluşturmaktadır diyerek iptaline karar vermiştir.

f- Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az üçte ikisinden fazlasında ve bir ilde örgütlenmiş sayılmak içinde o ilin ilçelerinin en az üçte ikisinde teşkilat kurmuş bulunmaya ilişkin kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiası ile dava açılmıştır.

Anayasa Mahkemesi(7) yapılan sınırlama ile sağladığı yarar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gerektiğini, bu nedenle amaçla araç arasındaki makul ölçüyü aşmış bulunan sınırlamanın uygun olmadığını belirtmiştir. Nasıl il ve ilçelerin tümünde örgütlenmiş olmak sınırı savunulabilecek bir sınır değilse, ona çok yakın olan bir sınırda aynı şekilde savunulamaz. Bir siyasi partinin seçimlere katılmasını güçlendirmek, engellemek seçilme hakkının özüne zarar verir. Bu nedenle sınırlama amacı asmış ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmayacak biçimde zorlaştırdığından Anayasaya aykırı bularak iptaline karar vermiştir.

g-Ceza kanunu yönünden seçme hakkı:

Siyasi hakların kullanımı ve kullanılabilmesinin sağlanması demokrasinin, milli irade ve egemenliğin oluşumunda çok önemlidir. Siyasi hakların sınırlanmasındaki Anayasa Mahkemesinin titizliği de yerinde olup, siyasi alana, TBMM'nin faaliyetlerine karışmak olarak görülemez.

TCK'nun 174 üncü maddesi 'siyasi hürriyet aleyhinde cürümler’ başlığını taşıyarak haklara yönelik müdahaleyi suç olarak kabul etmiştir. Maddede, siyasi hakların kullanımının tamamen veya kısmen-tehditle-şiddetle-gösteri yaparak-gürültü yaparak alıkonulması halinde 7 aydan 30 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir

Eğer alıkoyan devlet memuru olupta görevini kötüye kullanma yoluyla suçu işlerse 1 yıldan 5 yıla kadar hapsedileceği düzenlenmiştir.

Maddenin uygulama güçlükleri, anlık ve takibi zor suç türü olmasına karşın konunun önemi gereği suç olarak düzenlemesi ve cezalandırması siyasi hakların seçme hakkı da dahil kullanılmasının demokratik sistem için can alıcı önemini göstermektedir

174 üncü maddenin ilk düzenlemesine göre cezası 1 ay hapisten başlıyor iken, 1961 yılında çıkanları 235 sayılı kanunun gerekçesinde açıkça belirttiği üzere,arz ettiği ehemmiyete rağmen ceza pek çok cüzidir denilerek 7 aydan başlayan hapis cezası ile değiştirilmiştir


B-Seçilme Hakkı

Siy. Par. Kan. 13. inci maddesinde siyasi partilere üye olamayacakları görev ve meslekleri itibari ile belirtikten sonra, bazı suçlardan mahkum olmuş kişilerinde üye olamayacağını düzenlemiştir. Kanımca anayasaya aykırılık taşıyan bu düzenleme en azından anayasaya aykırılığı ciddi olan bu yasaklayıcı hükümlerin üzerinde durulması 'seçme' ve 'seçilme' hakkı yönünden faydalı olacaktır.

a-Maddeye göre;

-Kamu hizmetlerinden yasaklılar,

- TCK m. 312/2 maddesinden mahkum olanlar,

-TCK m. 536/1,2,3 ile 537/1,2.3,4,5 maddesinden mahkum olanlar,

-TCK m. 125 den 173 kadar suçlardan mahkum olanlar,

- Herhangi bir suçtan dolayı ağır hapis gün olsa dahi)

- Taksirli suçlar hariç 3 yıl hapis cezasına mahkum olanlar ile, zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, gibi yüz kızartıcı suçlar ile. kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma ve devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisiyle mahkum olanlar ceza miktarına bakılmaksızın bütün yaşamları boyunca bir siyası partiye üye olamayacaklardır

b-Milletvekili seçimi kanunu (MSK. nun 11 maddesinde de ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlik yapmayanların milletvekili seçilemeyecekleri belirtilmiştir. Ayrıca, kamu hizmetinden yasaklılar ile süresi ne olursa olsun ağır hapis cezası alanlar ile taksirlik suçlar hariç l yıl hapis cezası alanlar milletvekili seçilemeyeceklerdir. Yine 11 inci maddeye göre; TCK' nun 125-173 arası maddeleri ile 312/2 ve 536, 537 nci maddeleri ile yüz kızartıcı suçlardan mahkum olanlar 'affa' uğramış olsalar dahi milletvekili seçilemeyeceklerdir.

c- Anayasada hakların yasada belirtilen biçimde kullanılacağı hükmü, bu konunun yasa koyucunun takdirine bırakıldığını gösterir. Yasa koyucu bu düzenlemeyi demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun biçimde yapmak zorundadır. Bu sınırın aşılması siyasi hakların kullanımını engeller. Kanundaki sınırlayıcı hükümlerin diğer anayasal hakları zedelememesi ve demokratik esaslara uygun olması şarttır. Hakkın özüne dokunan sınırlamalar gerçek anlamda seçme ve seçilme hakkını kaldırır.

Yukarıda adı geçen SPK ile MSK 'nundaki siyasi haklara ilişkin sınırlayıcı hükümler kanımca anayasaya aykırıdır. Kanunun amaç ve araç arasındaki hakkaniyete, demokratik gereklere uygun dengeyi korumadığı ve makul sınırın aşıldığı ve sistemi zedelediği düşüncesindeyim.

d- Seçilme hakkı, birey açısından önemli olduğu gibi toplum açısından ve topluma faydalı olacak bireylerin korunması nedeniyle önemli iki boyutlu bir haktır.

Anayasada temel insan hakları olarak görülen siyası haklar geniş alanda ve bütün zamanlan kapsar şekilde hem de bazı soyut tartışmalı hükümlerle yasaklanması birey ve toplumsal gereklere uygun değildir.

Örneğin, Sn. Recep Tayyıp Erdoğan'ın davasında çok açıkça görüleceği üzere 312/2 inci maddenin soyut, tartışmalı içeriği nedeni ile savcının beraat talebine karşın 1'e karşın 2 oyla mahkumiyet kararı verilmesi ile, bütün yaşamı boyunca milletvekili olamaması toplumsal fayda açısından nasıl savunulabilir. ?

536 ve 537 nci maddeden izinsiz olarak afiş asan. bildiri dağıtan, duvarlara yazı yazan, resmi daire ve üniversitelerdeki afiş, belge ve levhaları söküp, çıkarıp, bozana 3 ay hapis cezası verildikten sonra, bu kişilerin ömür boyu bir siyasi partiye üye olamayacakları ve milletvekili olamayacakları yasağı hangi vicdan ve toplumsal gereklilik ile savunulabilir? Not: Bu maddeler, 12/8/1999 tarih 4445 sayılı kanunla değişiklik yapılarak kaldırılmıştır.

169 uncu maddedeki bir çeteye yiyecek yardımı yapılmasından dolayı 3 yıl hapis cezası alan bir şahsın, 172 nci maddedeki suç işlemek için tahrik eylemi sonucu 2 yıl hapis cezası alan şahsın, 165 inci maddedeki yabancı bayrak veya flamayı yerinden alan, bozan kişiye 3 ay hapis cezası verilen şahsın, 159 uncu maddede Devlete, Türklüğe hakaret nedeniyle l yıl hapis cezası alan şahsın, 158 inci maddede Cumhurbaşkanına hakareti nedeniyle l yıl hapis cezası almış şahsın ömür boyu bütün zamanlar için siyasi partiye üye olamaması ve milletvekili seçilememesi 'yerindelik' anlamında nasıl izah edilebilir?

155 inci maddede halkı kanunlara karşı gelmeye teşvik eden, halkı askerlikten soğutan kişiye 2 ay hapis cezası verilmesi, 154 üncü maddede halkı itaatsizliğe yönelik bildiriyi yayımlayana l yıl hapis cezası verilmesi, 153 üncü maddede askerlere yönelik hakaret eden şahısa l yıl hapis cezası verilmesi suçlan ile bir siyasi partiye girilmesi veya milletvekili olması arasında doğrudan nasıl bir bağlantı kurulabilir.

Devlet aleyhine işlenen suçlan öğrenipte 151 inci madde gereği ihbar etmeyenlere 6 ay hapis cezası verilmesi, yabancı ülkeden ödül kabul eden (Türkiye ile savaş halinde bir ülkeden) 144'e göre l yıl hapis cezası verilmesi, 'siyasi haklar' ile nasıl doğrudan ilişki konusu yapılabilir?

143 üncü maddeye göre, yabancı derneğin Türkiye de şubesini açanlara 15 gün hapis cezası verilmesi, müsaade alınmışsa ilgili evrakta noksan beyanat varsa l yıl hapis cezası verilmesi, ile böyle bir demeğe üye olanlara para cezası verilmesi hali, bir sıvası parti üyeliği ile ve milletvekili seçilme engeli hangi hak duygusu ile bağdaştırılabilir?

Bu örneklerdeki suçların işlenip işlenmediği tartışması kuşkusuz ayrı bir konudur. Gerçekte işlenmemiş, veya suç olup olmadığı tartışmalı konularda veya kişiye göre suç sayılıp sayılamayacak konularda yargılanıp mahkum olmuş kişiler hukuken yasak kapsamına gireceklerinden hatalı kararların, kanun dışı nedenlerle verilmiş kararların mağdurlarını ömür boyu siyası haklarından mahkum etmek, kanımca toplumsal vicdanı yaralayıcı ve kanatıcı olacaktır.

e- Siyasi partilere istisnasız herkes üye olsun, hangi suçu işlerlerse işlesinler herkesin milletvekili seçilebilmesi görüşü çok doğru kabul edilmeyebilir. Ancak, sınırlamanın dar tutulması, somut ve tartışmasız konularda tutulmasının yanında mutlaka 'zaman sınırı' ile anayasadaki temel hakları zedelemeyecek derecede yapılması uygun olacaktır.

Yaşamının bir zaman diliminde kötü hayat sürmüş örneğin rüşvet almış, hırsızlık yapmış yüz kızartıcı bir suç işlemiş vatandaşımızın bütün zamanlara özgü olarak yaşamı boyunca suçu "affa" uğramış olsa dahi siyasi hakları kullanamaz olmasını doğru kabul edemiyorum.

Hem bu vatandaşımıza yeniden topluma dönebilmesi imkanı verebilmek, suç işlemeyi önleyeceği gibi yeniden suçluyu kazanmak hem de bu vatandaşımızdan bundan sonrası için toplumun faydalanması her zaman mümkündür. Yanlışlıkla bir kereye özgü böyle bir suça katılmış kişiye böylesine katı bir yasak uygulamak makul orantı sınırının ötesinde vatandaşı yok saymaktır.

Gençlik döneminin ateşi ve hızlılığı içerisinde duvarlara yazı yazmış, bildiri dağıtmış, afiş yapıştırmış bir kişiye üstelik bir üniversite öğrencisine topluma en faydalı olabilecek konumda iken. bütün yaşamı boyunca siyasi haklarını alarak, siyasi yaşam dışına yitmek adeta Türkiye yi terk edin demek kamu düzeni ve toplumsal faydayı korumak yerine aksine zedelemekten de öteye tamamen kaldırmak değil midir?

Yukarıdaki örneklerden anlaşılacağı üzere, SPK' nu ve MSK' nun daki üye olamama ve seçilememe yasakları, anayasanın amacı ile orantılı makul olmayıp amacı yok eder genişliktedir.

Bu nedenlerle kanımca anayasaya aykırılık mevcut olup yasakların çok dar olarak belirli ve siyasi hak kavramı ile doğrudan ilgili maddelerle sınırlı tutulması, hırsızlık dahil yüz kızartıcı suçların ömür boyu yasak kapsamına girmesi hali mutlaka 'belirli zamanlar' sınırı ile yeniden düzenlenmeli affa' uğramış olsalar dahi yasakların uygulanacağı hali kaldırılmalıdır.

Burada hem birey korunduğu gibi bireyin korunması ile toplumun korunması ve toplumsal faydaya maksimum derecede ulaşılması hedefi üzerinde titizlikle durulmalıdır. Siyasi hak kavramının hem birey açısından hem de toplum açısından önemi nedeniyle, ancak mahkemelerce kamu haklarından yasaklılık içinde belirli süreli olarak verilmesi benimsenmelidir.

Kanundaki belirtilen herhangi bir madde tek başına bir anlam ifade etmeyebilir. Hakim, önündeki davada sanığın eylemini, rolünü yakından bilip görerek bu şekilde belirli süreli bir yasaklama getirmesi her yönden uygun bir düzenleme olacaktır.



f- Siyasi hak kavramı öneminden dolayı, kanunlarda gelişi güzel ve bolca kullanılmasına karşın, Anayasada 69 uncu maddede çok dikkatli olarak yasaklayıcı düzenleme yapılmıştır.

Anayasanın 69 uncu maddesinde; bir siyasi partinin kapatılması halinde, kurucuları dahil her kademedeki bütün yöneticilerinin yeni bir sıvası partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi olamayacakları hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme 1995 yılındaki anayasa değişikliği ile daraltılarak, yalnızca partisinin kapatılmasına neden olan üyelerin 5 yıl süre ile (çok isabetli olarak süre sının getirilmiştir) bir başka siyasi partinin kurucusu, üyesi, yönetici, deneticisi olamayacakları hükümleri getirilmiştir.

Anayasamızın doğrudan siyasi haklarla ilgili bir konuda mahkum olanların, siyasi haklarının bir kısmını belirli süreli olarak mahkeme Kararına istinaden kullanılmayacağına ilişkin düzenlemesindeki titizlik ve isabet, SPK ve MSK' nun da da devam edeceğini umuyorum.

1995 tarihli anayasa değişikliğinin 1983 tarihli SPK' nün 95 inci maddesindeki 10 yıl ve milletvekili seçilemeyeceği yönündeki yasaklayıcı kuralı örtülü olarak kaldırdığı görüşündeyim. Çünkü anayasa hem üst norm olduğu gibi hem de sonraki kanun olarak ve hem de belirttiği özel kanun düzeyindeki hükümlerinin bağlayıcılığı açıktır.

Konuya örnek olması bakımından, RP'nin kapatılmasına neden olan kişilerin anayasadaki temel hak olarak belirtilen siyasi haklar demetinin bir kısmından yasaklı oldukları, yasaklı olmadıkları diğer siyasi haklarını kullanabilecekleri görüşündeyim.

Örneğin, seçme hakkını, halkoylamasına katılma hakkını, siyasi faaliyetlerine bağımsız olarak katılma hakkının kullanımına engel bir kanun ve anayasa hükmü yoktur.

Anayasadaki yasaklayıcı kuralın amacı, bir siyasi parti içindeki faaliyetlerin yasaklanması olup açıkça belirtilmiştir. Bu belirtilen vaşak haklar, diğer temel haklan kapsar şekilde genişletilemez. Amaç hasıl olacak kadar yorumlanmalıdır.

RP'si davasında yasaklı kişilerin örneğin 'seçme' haklarını, 'halkoylamasına katılma haklarını' kullanamayacaklarını düşünemeyiz.

Belediye meclis üyeliğine bağımsız aday olamayacağını düşünemeyiz.

Özgürlük kural yasak istisnadır. Yasak hal açıkça belirtilir ve açık kapsamı kadar uygulanır. Dolayısı ile bu kişilerin bir siyasi parti mensubu olarak milletvekili olması mümkün değilken, bağımsız olarak milletvekili olmasına engel yoktur.



g- Anayasal siyasi hakların bireyden öteye toplumsal yönünün ağırlığı görülmeli, birey önemsenmeli 'seçme hakkı’ üzerinde titizlikle durulmalıdır.

Yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim ki demokrasilerde siyasi partilerin -istisnasız- kapatılmaması görüşünün doğruluğu yanında, kapatılan herhangi bir siyası partinin 'seçme hakkını' ihlal ettiğini düşünüyorum. Seçmenin oyunu yönlendirmek, seçeneklerini azaltmak gibi yasaklayıcı kuralların demokrasiyi özürlü kılacağını düşünüyorum. Bu parti çok küçük sayıda oy alan bir siyasi parti olsa dahi bu duyarlılığı önemsemek kanımca zorunludur.

Kaldı ki RP'si gibi büyük bir partinin hem de iktidar partisinin kapatılabilmesi -hukuk kuşkusuz herkese işler- siyasi açıdan tarihi bir vakıa olup üzerinde önemle durulacak boyuttadır. RP'sinin siyasi görüşlerini benimsemiyor olmama rağmen Anayasa Mahkemesine 'seçmen vatandaş' olarak 'seçme hakkım' ihlal edildiği gerekçesi ile davalı RP'sinin yanında olmak üzere müdahale dilekçe verme davranışımın en önemli nedeni tamamen 'seçme hakkı' duyarlılığıdır. Kuşkusuz buna bağlı olarak demokrasi, milli irade ve egemenlik kavramlarına saygılı ve inançlı olmaktır.

h- Vatandaşı oy vermeye zorlayan, seçimlere katılmama halinde para cezası uygulamasının da 'seçme hakkını' zedelediği kanısındayım. Çünkü oy vermek kadar oy vermemekte bir tercih olup bir hakkın kullanılması zorlaması yapılamaz. Sn. Mümtaz Sosyal hocamız bir (8) eserinde aynen, "..oy sahibi olmak ve seçmenlik bir haktır, ödev değil,, oy kullanmayı zorunlu kılan ve kullanmayanları cezalandıran hükümler koymak, hak kavramına ters düşen çelişkili bir durum yaratmak demektir." demektedir.

Dolayısı ile seçmenin boykot tercihi de bir demokratik haktır. Seçmen seçmeye zorlanamaz. Herhangi bir zorlama hakkın kullanımı ile bağdaşamaz.



C- Üyelik Hakkı

Anayasamız, vatandaşlara bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma, usulüne göre siyası partilere girme hakkını temel bir hak olarak tanımıştır.

Bir siyasi partinin ilçe yönetim kurulu, üyeliğe engel kanuni bir neden bulunmadıkça üyelik talebini kabul etmek zorundadır.

SPK' nunda üyelik talebi sebep gösterilmeksizin reddedilebilir, kuralını getirse de anayasada tanınmış bu temel hak, keyfiliğe, kötü niyete kaçılmadan, objektif ve hakkaniyete uygun olarak kullanılmalıdır.

ilçe yönetimlerine tanınan bu takdir hakkı kanımca 'üyeliğin reddi' hakkını değil, yalnızca üye olmaya engel kanuni bir nedenin varlığının tespiti içeriklidir.

Esasen kanun koyucu, her başvuran vatandaşın üyeliğinin kabul edildiği, edileceği kanısı ile bu konuda açık düzenleme yapmamakla beraber, Anayasa ve SPK' nun herkesin dilediği an üye olabileceği ve dilediğinde ayrılabileceği hükmü, zımnen üye yapma zorunluluğunu gerektirir.

Üye adayının talebi reddedilirse, üye yapılmayan adayın teşkilatın bir üst organına itiraz hakkı olduğu gibi, bu kurulun itirazı kabul etmemesi halinde kuşkusuz Adli yargıda mahkemede dava konusu yapma imkanı her zaman vardır. üyelikten çıkarılan partilinin çıkarma kararı üzerine yargı yolunu tanıyan hükmün, üyelik başvurusu reddedilen aday üye içinde geçerli olacağından kuşku duymamak gerekir. Disiplin işlemlerine özgü kuralların burada da kıyasen uygulanması zorunludur.

Siyası Partiler Kanununda boşluk halinde Medeni kanun ve Dernekler kanunu hükümlerinin uygulanacağı kuralı da, üyelik talebi reddedilen aday üyenin özellikle de Medeni Kanunun başlangıç ilkeleri içerisinde yorumlanarak, yargı hakkı verilerek bu anayasal hak güvence altına alınmalıdır.

üyenin parti suçu işlemesi halinde, disiplin kurulunca verilen çıkarma kararı yargı denetimine tabi ise, üyelik talebinin reddi doğal olarak yargı denetimine tabidir. Aksı halde disiplin kurulunun görevine müdahale edilmiş olunur.

Siyasi partilerin bir ticari kuruluş olmayıp, kamuya açık ve kamu hizmeti görülen nitelikte yer olmaları, kamu düzeni adına üyeliğin kabulünü zorunlu kılmaktadır.

Kuşkusuz herkes yeni bir parti kurabilir, bir siyası parti üye kabul etmezse diğerine başvurulabilir denilebilir. Ancak hu seçeneklerin varlığı bir vatandaşın uygun bulduğu partiye üyelik başvurusunu ortadan kaldıramayacağı açıktır.

Bir vatandaşça, programını benimsediği siyasi partiye üyelik başvurusunun kabulü zorunlu olup, bu anayasal temel hak engellenemez. Üyeliğe kanuni engellerin dışında hiçbir gerekçe ile başvuru reddedilemez. Üyeliğinin kabulü ile parti içinde siyasi faaliyette bulunma, yönetim organlarında aday olma vb. hakkı sınırlanamaz ve yok edilemez. Siyasi partilerin bütün faaliyetlerinin demokratik esaslara uygun olması zorunludur.

Üyeliğin reddi işlemi (8) (Mümtaz Soysal, 100 Soruda Any. Anlamı Gerçek y. 10 Baskı 5. 178.)TCK' nun 174 üncü maddesi şartları oluşmuşsa ilçe yönetim kuruluna, suç ihbarı ile ceza verilebilmesi de mümkündür.

Üyelik kabulünden sonra, ancak parti sucu işleyen üyenin disiplin kararı ile partiden çıkarılması mümkündür. Aksi halde üyenin çıkarılması da mümkün değildir. Bir kimse ancak bir siyası partiye üye olabilir. Birden çok partiye üye olan kişinin bütün üyelikleri geçersiz olacaktır. Herkim birden fazla partiye üye olursa veya aynı partinin birden çok teşkilatına üye olursa hafif para cezasına mahkum edilir.

Aynı kişiyi bilerek tekrar kayıt edenler, başvurusu bulunmayanları kayıt edenler veya mevcut olmayanları üye gibi kayıt edenler l yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Her vatandaşın bir siyasi partiye üye olarak girmesi, üyelikten çıkması hakkına sahip olması bu haklarının kullanımında kendisine çıkarılan engeller karşısında yargı yoluna gitmemesi düşünülemez. Aksı halde haktan bahsedilemez.

Ancak, partimizin fikirlerini benimsemiyor gerekçesi ile üyelik başvurusunun reddi makul kabul edilebilirse de bu konu üyelik dönemi içerisinde ve parti suçu işlenmesi halinde disiplin kurulunun görevine giren bir konu olup, üyelik başvurusunun reddi aşamasında ilçe yönetim kumlunun takdirinde değildir.

D- Siyasi Parti Kurma Hakkı

Anayasa herkesin siyası parti kurma hakkı olduğunu temel hak olarak belirtmesine karşın. Siyasi Partiler Kanunu da 4 Kısım olarak düzenlenen m.78 ile 98 arasında bir kısım amaç ve faaliyet yasağı getirmiştir.

Anayasaya açıkça aykırı bulunan çok sayıda yasak bulunmasına karşın, anayasanın geçici 15 inci maddesi gereği 12 eylül dönemi kanunu olması nedeni ile anayasaya aykırılığı iddia edilemeyen Siyasi Partiler Kanunu, anayasa mahkemesinin de katı yorumları ile ihtilal hukuku olarak devam etmektedir.

Yine SPK' nun 9 uncu maddesi kanımca Anayasa Mahkemesince yanlış yorumlanarak, tüzük ve programlarının Anayasaya ve SPK' nun 4 üncü kısım yasaklarına aykırılık halinde, kuruluşu ile beraber kapanıma davası ile yüz yüze bırakılmışlardır.

9 uncu maddenin açık hükmüne karşın, aykırılığın giderilmesi için 30 günlük bir uyarı süresinin verilmesini çok gören Anayasa Mahkememizin yorumu nedeniyle, ne yazık ki birçok partimiz kurulduğu günlerde kapatma davası ile karşılaşmış ve siyasi yaşamına son verilmiştir.

Bir tüzük hükmünün veya programın bir kısmının aykırı olup olmadığında tereddüt edildiğinde Başsavcılıktan görüş isteme imkanı olmaması yanında kanunlara veya anayasaya aykırılık varsa ve Başsavcılıkça da partiye bildirildiğinde iş bu aykırılığın giderilmesi mümkün iken, bu yolu tıkayan Anayasa Mahkemesi kararı tarafımca yerinde değildir.

4 üncü kısım yasakları genellikle 'düşünce açıklamayı' yasaklamak hükümleriyle dolu olduğu gibi, bir maddesinde "... komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din. dil. ırk, mezhep, ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyası partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz." hükmü ile kuruluşta parti isim yasakları getirilmiştir.

Türkiye Birleşik Komünist Partisi 1991 yılında adında komünist ismi olması ve programında Kürtlerin ayrılma ve kendi kaderlerini tayin hakkının tartışılarak barışçıl çözüm bulunması nedeniyle bölücülük yaptığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince kapatılmıştır. TBKP' ince AİHK' na yapılan başvuruda kabul edilebilirlik karan verilerek Avrupa insan Hakları Divanına intikal ettirilmiş ve Divan oybirliğiyle TBKP' ni haklı bularak Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.

1956 yılındaki Almanya Komünist Partisi davasından sonraki ilk parti kapatılması davasına bakan Avrupa insan Hakları Divanının, bu kararı bundan sonraki siyası parti kapatma davaları için önemli bir örnek olduğu gibi, SPK' nun daki aykırılıkların tespiti açısından da büyük öneme sahiptir.

Türkiye'yi de bağlayan sözleşmenin hükümlerini yorumlamaya yetkili olan Divanın kararından kısmen alıntılar yapmak istiyorum.(9)(10)

".... Divanın görüşüne göre tek başına bir partinin kendisine verdiği ad ilke olarak kapatılma gibi radikal bir tedbiri haklı göstermez.... TBKP' nin komünist adını seçerek.... tehlike oluşturan somut kanıtların yokluğunda. Divan sadece ismin partinin kapatılması için yeterli bir sebep olduğunu kabul edemez...ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan bir davranış cezalandırılmış olmaktadır. ..programa göre Kürt sorunu ancak ilgili taraflar düşüncelerini özgürce ifade edebilirlerse, sorunları çözmek için her türlü şiddete başvurmayı reddetmekte anlaşırlarsa öz ulusal kimlikleri ile siyasal hayata katılabilirlerse, çözüm bulabilir... sadece bir kısım halkın kaderini aleni olarak tanışmak istemesi ve demokratik kurallara saygı içinde, mm ilgilileri tatmin edecek çözümler bulma amacı ile politik yaşama katılmak istemesi nedeni ile endişe duymamalıdır...TBKP' nin derhal ve nihai olarak kapatılması gibi radikal bir tedbir, hedeflenen amaca göre orantısızdır ve demokratik bir toplumda gerekli değildir. Sonuç olarak bu tedbir sözleşmenin 11. m. ihlal edicidir..."

Divanın yorumuna göre SPK' nun 96/3 fıkrasının tümden kaldırılması zorunludur. En azından 'komünist’ kelimesinin kaldırılması mutlaka gereklidir. Divan kararının bütününden çıkarılan sonuca göre, SPK' nun daki 4 üncü kısımda belirtilen 78-98 arası maddelerdeki düşünceyi yasaklayan ifadeler 'amaçlayamaz', savunamaz, 'ileri süremez' hükümleri sırf düşünce açıklama olması nedeni ile yasak olmaktan çıkarılmalıdır. AİHD göre, Şoke eden görüşlere hoşgörü(11) de bunu gerektirir.

9 yorum:

  1. teşekkür ederim aradığımı buldum

    YanıtlaSil
  2. allah senden razı olsun allah ne muradın varsa versin sevdiğin varsa sevdiğine kavuştursun

    YanıtlaSil
  3. sağolun çok işe yaradı teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. YHA ÇOK UZUN OLMUŞ HEMDE BENİM ARADIMI DEĞİL.BU ARADA BEN KÜBRA ADET NASI BİŞİY KIZLAR MERAK EİDOM AYYY İNANMIOM BENDE ADET OLDUMMMM.YUPPİİ

    YanıtlaSil
  5. YA BU NE OKUMADIM ÇÜNKÜ ÇOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOK UZUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUN BİDE BEN SADECE SİYASİ HAK NEDİR ONU ÖĞRENMEK İSTEMİŞTİM...

    YanıtlaSil
  6. çok kötü bir site ben sadece siyasi hak nediri öğrenmek istemiştim

    YanıtlaSil
  7. cock uznn akkkdş

    YanıtlaSil
  8. ben o adeti alır senin götüne sokarım tamam?

    YanıtlaSil
  9. Ben bu sitenin ANASINI S......

    Bok gibi bir site

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı aşağıdan yorumlama biçimi yazan yerden Anonim'i seçip yazabilirsiniz ;)