Alevi - Bektaşi Giysi Kültürü - Atilla ERDEN
Giysi önemli bir kültürel unsurdur. Çünkü dünyada hiçbir yerde, hiçbir insan giysiyle doğmuyor. Her toplum kendi kültür boyutunda bir giysi üretmiş, farklı giysiler var.
Öyle topluluklar var ki, hala anadan doğma dolaşıyorlar veya sade cinsel organlarını kapatıyorlar veya ağız, kulaklarını kapatıyorlar. İlk giysinin kültürel olarak doğuş nedenini antropologlar şöyle ortaya koyuyorlar: vücutta bulunan deliklerden vücuda kötü ruhlar girip insanı öldürebilir, hamile bırakabilir. Mesela ilkel kabilelerin çoğunda görülüyor bu. Erkeğin karnı şişiyor, siroz oluyor, eyvah ruh girdi doğuracak, diye adamın karnından çıkarırken öldürüyorlar. İlk giysi temelde böyle başlıyor. Ama ondan sonra ekolojik çevre, giysinin farklı boyutlar almasına neden oluyor. sonra içinde yaşadığı toplumun değer yargıları ona boyut veriyor.
Ama günümüzde artık bu otantik özellikler kayboluyor. Fabrikasyon evrensel boyutta bir giysiye doğru gitti. Yirmi sene önce Türkiye’nin bütün illeri giysilerinden hemen hemen ayırabiliyordum. Ama şimdi bırakın Türkiye’yi, Fransa’yla Türkiye’yi ayıramazsınız. İngiltere’yi de ayıramazsınız. Evrensel boyutlarda fabrikasyon üretim ne yaptı, hakim oldu. Ama bununla ilgili değer yargıları devam ediyor. Ne diyor mesela, Anadolu halkı geleni kürküyle karşılar ama bilgisine göre uğurlar. Eşeğe gümüş palan da vursan eşek eşektir, giydiğine bakma, diyor. Değer yargısı ve giysiyle ilgili olarak.
Aşırı harcamaya karşı, işte kış gününde bilmeme ne giyer şaşkın, diyor. Üniversitelerde bu konularla ilgili çalışırken, bir öğrencinin derlediği bir şeye rastladım; hoşuma gittiği için anlatırım. Belki daha evvel dinleyenleriniz oldu. Kızılay’da elma ile elma şekeri karşılaşmışlar. Elma bakmış ki karşıdan gelen kendisi gibi bir elma ama bir acayiplik var. Selamlaşmışlar. Elma demiş ki elma şekerine
Yahu sen elma değil misin?
-Elmayım, demiş. Elma oğlu elmayım şüphe mi ediyorsun demiş.
-Yok, demiş, sordum gene ne olur ne olmaz. Peki, bu acayip giysiyi nereden giyindin? Demiş. O büyük mağazanın ismini veriyor. Anladım, diyor.
-Nereden anladın? Diye soruyor.
-Altındaki kazıktan.
Şimdi bu kültürel yapı içerisinde Anadolu Alevi kültürünün birkaç özelliğinden bahsedersek.
İnatla otantik yapıyı götüren, devam ettiren gruplar var. Çok yaygın, öyle az değil. İşte bir Tunceli bölgesi var, Maraş, Gaziantep, Sivas’ta bir iki küçük yer var. Tokat-Almus yöresi var, Çanakkale var, İzmir, Manisa-Naldöken var. Böyle yerlerde otantik giysiler hala devam ediyor. Ama giysi bir suçlamaya neden olmuyor. Mesele bir çiçili aşiretinin kadını memesini çıkarıp çocuğunu rahatlıkla emziriyor, hiç kimsede laf etmiyor. Bir bakıyorsunuz Kaz Dağ’ındaki Tahtakuşlar köyünde, Almanya’da yaşayan gençler oraya gelmişler, bale yapıyorlar köyün orta yerinde. Gördüğünüz zaman şaşırıyorsunuz.
Böyle bir hoşgörü, sabitlenmemiş değer yargısı olarak kullanılmayan bir giysi kültürü var.
Oysa karşıda ise saçın görünürse hapı yutarsın. Kadınlarda böyledir. Erkekler ise; dışarıyla devamlı temasta oldukları için tamamen şehir kültürü diyebileceğimiz, yani güncel giysiye kavuştuklarını biliyoruz.
Bir de gene inançlarıyla ilgili nazarlık takma, boncuk takma, karanfil takma, kötü ruhlardan korunmak için veya güzel görünmek için çiçek takma, kokular sürmenin de bu gruplarda çok yaygın olduğunu görüyoruz.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Merkezi.. İmece Kültür Sanatevi... Alevilik ve Günümüzdeki Sorunları İsimli yayınından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı aşağıdan yorumlama biçimi yazan yerden Anonim'i seçip yazabilirsiniz ;)